Pages

Pages

Ads 468x60px

Labels

Copyright Text

Önemli NOT

5 Ocak 2014 Pazar

İstanbul Kıyamet Vakti



İstanbul Kıyamet Vakti AdiqE


RESMİ WEB SİTESİ

1957 yılında meteor felaketinin ardından şehre gelen yabancılardan biri olan Kuklacı, Eminönü'nün limanlarında bir takım kukla ve küçük büyü gösterileri yapıyor, halkı etkileyerek para kazanıyordu. Daima maskeli olan yüzü ve insanları şaşırtan numaralarıyla eğlenceli ve heyecan verici, aynı zamanda da ürkütücü bir kişilikti. İstanbul'da felaketten kurtulan az sayıda sanatkardan biri olan ressam Mansur Bey hatırı sayılır bir servete sahipti. Servetini İstanbul'un yaratıklarla mücadelesi için idareli bir şekilde kullanıyordu. Mansur Bey'in aynı zamanda İstanbul içinde önemli bazı çevreler üzerinde nüfuzu vardı. Sözü dinlenen bir kişilikti. Verdiği mücadelelerde genellikle kendi geliştirdiği çözümleri uygular, başkalarının bulduğu çıkış noktaları üzerine para ve emek harcamak istemezdi.

Bu trajedinin ortasında, insanların moralini düzeltmek için küçük eğlencelere de ihtiyaç olduğunu savunduğundan, arada sırada fasıllar ve mini gösteriler organize ederdi kendi beyaz renkli köşkünde. Bu eğlencelerden birinde, şehirde büyü gösterileri yaptığını duyduğu Kuklacı'yı da çağırttırdı ve gösterisini ilgiyle izledi. O sıralarda artık sokaklarda sıklıkla rastlanılabilen büyü ve yarattığı gizem zihnini meşgul ediyordu. Gösterinin ardından Kuklacı'yı bir müddet alıkoydu, onun çok daha heyecan verici bazı numaraları olduğundan neredeyse emindi. O gün ve daha sonraki günler Kuklacı ile daha çok büyü içerikli uzun sohbetler yaptı.

Bu beklenmedik alaka ve sohbetler üzerine Kuklacı da bir arayış içine girdi ve bir süre sonra insan hücreleri ve bir kısım muhteviyatı zengin materyal ve çeşitli uygulamalar eşliğinde o sıralarda Eminönü'nde bolca bulunan farelerden güçlü ve dayanıklı bir ırk yapılabileceğini ve bu ırkın yaratıklara karşı savaşta kullanılabilecek sadık birer hizmetkar haline getirilebileceğinden bahsetti ona. Mansur Bey bu büyü için büyük bir maddi destek ve insan gücü ortaya koydu. Mansur Bey'e göre her şeyin kesin bir sona gittiği aşikardı ve yapılması gerekenin hakkında yapılacak ahlaki bir takım tartışmalar bu sonu hızlandırmaktan başka hiç bir şeye yaramayacaktı. Bu yüzden bu büyünün halk üzerinde yol açacağı tepkileri geciktirmek için bu işleri mümkün olduğunca gizli yürüttü. Bir yıl süren bir çalışma ve bir sürü başarısız deneyin sonunda kuklacı, Mansur Bey'in de fikirsel ve çizimsel yardımlarıyla ilk fare-insan karışımı yaratığı ortaya çıkardı. Mansur Bey bu yaratığın, gücüne, bağlılığına ve azmine hayran kaldı. Yaratığın en büyük özelliği ise üreyebilmesiydi.

Bu başarının sonrasında Mansur Bey, Kuklacı'nın desteği ile bir süredir dedikodusu yapılan, Beyaz Köşk organizasyonunu resmen kurdu. Fare-adam adı verilen bu esrarengiz yaratık gizli kapılar arkasında, şehrin bazı önemli kişilerine tanıtıldı. İlginç bir ikna kabiliyeti olan Kuklacı, Mansur Bey'in açık desteği ile şehir üzerinde bir çok kurumda söz sahibi olmaya başladı. 2 sene içerisinde fare adamlar da önceleri gizli olarak bir süre sonra ise açık açık halka hizmet etmeye başladılar ve saklı türlere karşı savaşta başarı göstermeye başladılar. İlk zamanlar yadırganan bu tür, zaman içerisinde halkın çoğu tarafından da sevildi.

Gene bu iki sene içerisinde Beyaz Köşk'ün eski toplantılarına katılan bir çok kişi de organizasyona dahil oldu. İçlerinden Mansur Bey'in kuzeni Azat Bey, Mustafa bey ve Gaffar Bey gibi zekası oldukça keskin olan bazıları Kuklacı'dan büyü dersleri aldılar. Ve onun yardımcıları oldular. 1960-1962 döneminde Beyaz Köşk otoritesini iyiden iyiye sağlamlaştırdı..

Tabii Beyaz Köşk'ün yükselişine olumlu yaklaşanlar olduğu gibi, bu organizasyonu tehlikeli bulan, faydasız olduğuna inananlar da vardı. Ve tabii Beyaz Köşk'ü çekemeyenler de. Aydın Bey de, şehir üzerindeki nüfuzunu git gide Beyaz Köşk'e kaptıran, zamanının güçlü kişilerinden biri idi. Onun önderliğinde birleşen bir grup zengin ve güçlü kişiler, Beyaz Köşk'e cephe aldılar ve yasal olarak Beyaz Köşk'ün kapatılması yönünde lobi yaptılar. O zamanlar şehri yöneten geçici valilerden Osman Hamdi Bey yönetiminde, şehir meclisinin toplantılarının yapıldığı Büyük Postane koridorlarında hararetli tartışmalar yankılandı. Bu meclisin üyelerinden biri olan, aynı zamanda Beyaz Köşk'ün yöneticisi Mansur Bey ve arkadaşları bütün bu lobi hareketine karşı var gücüyle savaştılar. Mansur Bey'in son konuşması, salonda büyük bir alkış tufanı kopmasına neden olmasına rağmen 1963 yılının soğuk bir kış gününde alınan Beyaz Köşk'ün yasal olarak kapatılması kararına engel olamadı. Ardından jandarma beyaz köşkü ve kurumlarını kapatmak için harekete geçti.

Ancak Kuklacı'nın bir önerisi vardı. Ona göre Beyaz Köşk'ün kapatılması, İstanbul'un tarihten silinmesi için atılmış büyük bir adımdan başka bir şey olmayacaktı. Kuklacı, Mansur Bey'e yaptığı öneride jandarmayı durdurabilecek kadar büyük bir Fare-adam kadrolaşması yarattıklarını ve bu fare-adamlarla kararın uygulanmasını engellemeyi ve kısa süreli bir sıkı-yönetim kurmayı teklif etti. Meclisin aldığı karardan dolayı büyük bir öfke ve yeis içerisinde olan Mansur Bey artık güvendiği bir dostu haline gelen bu maskeli zat'ın önerisini kabul etti. Kuklacı, Azat Bey ve Gaffar Bey'le birlikte Beyaz Köşk'ü bir isyan için örgütledi. Karşı çıkanları hapse attırdı. Kısa bir süre sonra şehrin sokaklarında fare-adamlar, Beyaz Köşk mensupları, jandarma ve bir kısım halkın dahil olduğu büyük çatışmalar çıktı. Bu çatışmalarda bir çok kişi öldü.

Zafer Kuklacı ve Beyaz Köşk'ün oldu. Beyaz Köşk açık olarak Eminönü'nde verdiği ilk savaşta boyun eğmediğini gösterdi. Halktan da bu olaya karşı tepki gösterenler Beyaz Köşk tarafından hapse atılmak sureti ile cezalandırıldılar. Beyaz Köşk şehir yönetimine el koymadıysa da, yönetimin artık beyaz köşk üzerinde hiç bir otoritesi kalmamıştı. Kuklacı kendi menfaatlerinin gerektirdiği şekilde bazı kurumların kapatılmasını talep etti. Bu talebi yerine getirildi. Aynı zamanda Aydın Bey ve etrafındaki Beyaz Köşk karşıtı kişilerin, Eminönü'nden sürülmesi talebi de yerine getirildi. Kısa bir süre sonra Aydın Bey ve beraberindeki bazı kişilerin ölüm haberi Eminönü'ne ulaştı.

Bütün bu kıyım ve ölüme, olayların aldığı boyutlara şaşkınlık içerisinde tanık olan Mansur Bey, kendi içine kapandı. 1963 yılından itibaren Beyaz Köşk'ü artık tamamen Kuklacı yönetiyordu. 1 sene sonra soğuk bir kış akşamında Mansur Bey'in köşkün çatı katındaki çalışma masasında yanmakta olan daimi ışığının yavaş yavaş karardığı görüldü. Ertesi gün Mansur Bey'in sandalyesi devrilmişti. Naaşı Eminönü merkez mezarlığında toprağa verildi. Kuklacı bir kaç hafta boyunca ne bir emir verdi, ne bir söz söyledi.

0 yorum:

Yorum Gönder

Eğer google hesabınız yoksa yorumlama biçiminden Anonimi seçerek yorum yazabilirsiniz...

 

Sample text

Sample Text

Sample Text

 
Blogger Templates